18 Eylül 2020 Cuma

Agaçlara Methiye

 


Uzun ince yol-

Hiç de kara değil bak

Bir kara selvi

.

Bu ne güzellik

Afallatır insanı

Erguvan gelinlik

.

O ıhlamur ki

Kokusuna kapılıp

Ah kaybolduğumuz

.

Biri beyaz biri pembe

Çiçek çiçek ilk gençlik-

Atkestanesi

.

Asırlık zeytin-

Aşımız azığımız

Kara gözlümüz

.

Pembe duvaklı

Bir gelin- İstanbul

Erguvan vakti

.

Can’ım erikcik

Donayazdı bu bahar da-

Tez canlı taze

.

Bekle dur hadi

Sararsın diye ayva-

Ya sabır ya güz

.

Ah portakaldır

Kalbi çalan rengiyle

Dumanlı kışta

.

Kiraz ağacı

Salkım saçak bereket-

Sen ne yapmışsın

.

Mor dantelinden

Koca bir gölge yapmış

Tespih ağacı

.

Bak bak doyama

En hafif rüzgârda

Kıpraşan kavak

.

Öyle tatlı ki

Yemişlerini yemiş kargalar

İncir dalından

.

Dikenin ayrı

Boyun posun endamın-

Şeker kestane

.

-Yaş bal dut!

Sokak satıcıları

Şarkı söylüyor

.

Sonbaharı  mı

Yaprağını mı dökersin

Çınar ağacı

.

Salınır durur

Bir şarkıda bir çocuklukta

Akasya ağacı

.

İzmir’de bir ağaç

Pembe inci saçaklarında

Karabiberim

.

O bir burjuva

Yanına yaklaşılmaz-

Beyaz manolya

.

Bir güzellik ki

Şişe şişe kokusu-

Limon çiçeği

.

Caddeler boyu

Dökmüş meyvelerini

Turunç kardeşler


Ayşen Gacan Gülbağ

18.09.2020


11 Mayıs 2018 Cuma

Öğle Aydınlığı (Şiir)





Öğle Aydınlığı

yaz ortası
kör saatleri gözün
açık balkonda ezan sesiyle savrulan perde
ve şırıltısı süs havuzunun
solgun ışığında laptopun kıvrılıp duran
duman
varlığı kaplamış kül kokusu

bir haikunun ilk dizesi su sesi
hayatı özetleme
anıları küçük mantı parçacıklarında
derin dondurma çabası

söylenmemiş sözlerin büyüsü
iki satır işte
bir tez hayat
başarısızlık üstüne
el yapımı mutsuzluklar
mutluluklar

dışarıda gün parlak ışığıyla dövüyor çatıları
çiçekleri sulayan solgun kadınlar
çiçekli entarileri içinde ıslak
daha da solgun
sanıldığından daha bilge
sessiz bahçıvan
çocuk çığlıkları kapalı kutu evlerden
yalnızlığın alev diliyle yaladığı
kent-orman

Hay-kıramadıklarım

günün tortusu
çöreklenmiş omuzlarıma
ağır bir yılan...

dolmuş penceresinden
akan bahar...
dokunulmayan orman çiçekleri
yalnız hafızaya çekilmiş fotoğraflar
hayali vazolarda kır çiçekleri
düşte yürünen ağaçlıklı yol
yolun kuştan sesleri

günün tortusu
omzuma tünemiş
ağır kuş

yanı başımızdaki bahar
içine bizi almayan
az ötemizde bahar
göstermelik
iki durak arası
ayva çiçeği
köşedeki akasya
geçerken altından
dilek tuttuğum

ve o güller
gül boyu
açmış
kavuniçi

o güller sabah sabah
uzatmış elini paçama
dur geçme koklamadan
der gibi

bu orman
aklımı çalan
hiç gitmediğim

günün ağrısı
omzumda kalan...


Şiir ve Resim:
 Ayşen Gacan Gülbağ

Bitmeyecek Şiir



Bitmeyecek Şiir

I.
nedir bugün
doğmamış çocuklar günü mü
bu yaslı yaşmağı çehremize bürüyen
bu güneş böyle parıldarken
nedir bu
köpük köpük yeşil su
derininde uzun saçlı yosunlara takılı
ihtimaller zinciri
kim doğdu
kim bu denizden
senle ben miyiz
şiirin sin* hali
II.
göz gözü görmüyorken
değmiyorken gölgen gölgeme
adını teyellemiş dilime
bir yakarış terzisi
hani nerede iğne
nerede iplik
büyük boşluğunda Samanyolu'nun
nedir bu durmadan artan mesafe
kim çiziyor bu gölgeleri mağaramıza
kim diyor ki hayat bu
bu acı su
bu tatlı su
bu aşk
bu ışık
bu gerçek !
./..
          18 Eylül 15

Şiir ve Resim ; Ayşen Gacan Gülbağ

*SİN (TDK)
Ölü gömülen yer, gömüt, mezar, kabir, metfen, makber

Yusufçuk (Şiir )



Yusufçuk 
             - Kardeşimin anısına-



sessizliğin gölgesinde uyuyan ihtişam,

sadeliğin gövdesine yapışmış altın ışık;

yıkıyor salkımsöğütlerle beraber

yıpranmış saçlarını

saçak saçak, iplik iplik, yırtık pırtık

köpürüyor su;

aklının mavi gözyaşı havuzunda



gidiyor o kışa girişte, yazdan çıkışta

iki bahar arası mevsimler, biçilmiş

uzun saplı gelincikler ot balyalarında

o saydam yusufçuk

kumru sesine konmuş, seheri

seyrediyor

acı bir yaşamın şerefine dolduruyor

kızıl kadehini ışıkla



kuşluk patlıyor

ilk avazı kumrular saldı kubbeye

yu-suuuf-çuuuk yusuf

yu-suuuf-çuuuk yusuf

kanatlarına renk yürüdü yusufçuğun

gözüne mavi bir gülümseme

zamanıydı zamanı gelmenin

sazlar arasında sabah yeline

takılıp, gidivermenin



Ayşen Gacan Gülbağ

Foto:Murat Gacan ( Kardeşim )

8 Ocak 2018

3 Haziran 2017 Cumartesi

Büyük Kış ( Şiir )



Büyük Kış

Erimiş incir ağaçları
Çökmüş dizleri üstüne
Açıp solmuş ağacın bir yüzü
Bir yüzü çiçekte
Çivisi çıktığından beri düzen çarkının
Tanrılar kaçmışlar işte başka evrene


Biz ki, yangına körükle gidenler
Yanmaz bir semender olup ateşten geçenler
Aniden karşılaştık ölümle

Akşam inerken bir sis, umutsuzluk
Dağınık soframıza rüzgârın eliyle sızan
Sabaha karşı kitaplara sinip
Aynalarımızda birbirine yansıyan

Gene de konuşmadılar
Ölünün ardından kötülükle
Kadınların gözyaşı
Erkeklerin bakışlarıyla boğuk toprakta
Beklediler
Bitmesini büyük kışın

Ayşen Gacan Gülbağ
28 Mayıs 2017

22 Şubat 2017 Çarşamba

Özlemek



Özlemek

Geçmiş özlenir hep, yaş ilerlemişse. Gelecek özlenir mi? 

Özlenir; çocuksan, gençsen, sabırsızca gerçekleşmesini beklediğin durumlar varsa... 

Ben zor iş günlerinde, örneğin sekiz duruşmaya girmem, hiç birini kaçırmamam ve bir tomar evrağı bin bir çeşit adliye kalemine bırakmam gereken zamanlarda, yakın geleceği özlerdim. Ve hemen günün bittiğini, eve çocukların yanına gittiğimi, ayaklarımı koltuğa uzatıp, evren- zaman konulu belgeseller izlediğimi hayal ederdim. Ve gün biterdi.

Zamanın ileriye doğru aktığı konusunda genel bilimsel bir görüş birliği olsa da, kadim inanışlarda rastlanan daireselliği aklıma gelir hep. An biriciktir, anı yaşa der doğu. Batı geleceği düşün, yatırım yap, garantile der kendini. 

Bu yaşımdaki ben artık geleceğe özlem duymuyorum.
Çünkü; geçmiş tüm şimdilerin birikimi iken, gelecek sadece tahayyülden ibaret. 
Hayallerde yaşamak da yaşamaktır belki… 
Onu da çok yapardım eskilerde, sıkıntılı zamanlarda. Geceleri uyku tutmadığında; aklımdan başka yerde olmakla ilgili uzun hikâyeler yazardım. Ertesi gecelerde de devam ederdim kaldığım yerden. Bir keresinde uzak doğuda bir yerlerde, seramik atölyesinde çalışmıştım… Ne güzel porselenlerdi onlar… Birinde de çizgi film yapıyorduk topluca. Fark ettim ki o zamanlar ne internet vardı ne de çok kanallı televizyonlar. Aklımın canı sıkılıyordu. Eylemlerini hayaller içinde gerçekleştirip haz alıyordu.
Olmadığım yerleri özlemiyorum artık. Belki kendimi oyalama işlerinde çok başarılıyım . Belki olana razı olma kemaline erdim. Belki artık anı yaşamada ustalaştım. Belki artık isteklerimi terbiye ettim.


HAİKU

Sallanıp durur
Sarmaşıkların sardığı köprü
Hayatımız gibi
Matsuo Basho -( Başo )

Ayşen Gacan Gülbağ
12 Subat 2017 

21 Şubat 2017 Salı

Terzi Düşleri



Terzi Düşleri

1.
sarı şifon
sarısabırdan
dalgalanır
tafta düşlerde
kör makası
hala bilemekte annem
basma çiçeklere
su verirken
düşümde


2.
babamın saçları
dalga dalga dalgalanıyor
sarhoş bacağından
sürfüleye geçiyorken
annem
dandini dastana
bez bebeğimin saçları iki belik
kuzular kaçmış bostana
zor bela kapatıyoruz
eğreti dama

3.
denizin dibinde hatçem diyorken babam
annem yüksek yüksek tepeleri çalıyor
iç plağında
elimde blok flüt
çalıyorum bir dam koyun
dinleyicime
"elimde şişe , şaştım bu işe
kertanın kızı bir top menekşe"
./..

16 Ekim 2015
Ayşen Gacan Gülbağ